Ruanda'nın Rulindo İlçesinde Organik ve Konvansiyonel Çay Üreticilerin Karşılaştırılması

Abstract

Ruanda, gıda üretimini ve gıda güvenliğini geliştirmek için endüstriyel çay üretim sistemlerini tepeden tırnağa değiştirmiş ve bunda başarılı olmuştur. İklim değişikliği, ülkedeki artan nüfus için aynı veya daha fazla miktarda tarımsal ürün üretimine tehdit oluşturduğundan, daha çevreci tarımsal üretim yöntemlerine ihtiyaç duyulmaktadır. Organik çay üretimi, çiftçiye, üreticiye ve çevreye katkı sağlayacak bu yöntemlerden biridir. Bu çalışmanın temel amacı, Ruanda'nın Rulindo ilçesinde organik ve konvansiyonel çay tarımı yapan üreticileri karşılaştırmaktır. Araştırmanın bütüncül amaçları, çiftçilerin sosyoekonomik özellikleri ve iletişim davranışlarını karşılaştırmak ve organik çay üretimine yönelik algılarını belirlemektir. Ayrıca ilçede organik tarımın yayılma olanaklarının belirlenmesi de araştırmanın amaçları arasındadır. Çalışmanın ana materyali, Yamane'nin tabakalı örnekleme tekniğini kullanarak belirlenen 156 çay çiftçisi ile (106 konvansiyonel ve 50 organik) yapılan anket uygulamalarından sağlanan bilgilerden oluşmaktadır. Veri analizi araştırmanın amaçları doğrultusunda tamamlanmıştır. Bu amaçla ilk iki amacı gerçekleştirmek için ki-kare testi, Fisher testi ve bağımsız örnek t testi kullanılmıştır. Üçüncü amaca ulaşmak için lojistik regresyon modeli kullanılmıştır. Çalışmanın dördüncü amacı olan ilçede organik çay yetiştiriciliğini yaygınlaştırma olanaklarını araştırmak için SWOT Analizi uygulanmıştır. Araştırma bulgularına göre, toplam çiftçilerin ortalama yaşı 48,9 yıl (SS = 14,2), evlerinden çay tarlalarına ortalama uzaklık 0,85 Km (SS = 3,88) olarak hesaplanmıştır. Organik çay çiftlikleri verimi artırmak için çiftlik gübresi kullanırken, konvansiyonel çay çiftlikler kimyasal gübre kullanmaktadır. Ancak çaydan elde edilen verim ve gelir, organik çay çiftliklerine kıyasla konvansiyonel çay çiftliklerinde önemli ölçüde (p <0.005) yüksektir. Organik ve konvansiyonel çay üreticileri arasındaki bağımsız örnek t testi (p = 0.002) sonuçları, konvansiyonel çay üreticilerinin ortalama olarak çay toplama merkezlerinden (İhangari) organik çay üreticilerinden daha fazla bilgi aldığını göstermiştir. Ek olarak, organik çay çiftçilerinin yayım elemanları ile konvansiyonel çay üreticilerinden daha fazla etkileşime sahip olduğuna dair istatistiksel kanıtlar vardır. binary lojistik regresyon modeli, yaş, deneyim, toplam işletme alanı, komşu çiftçilerle tartışma sıklığı, tarımsal satıcılarla görüşme sıklığı, çalıştaya katılma sıklığı (Amahugurwa) ile organik çay tarımı algısı tarımı algısını üzerinde istatistiksel anlamda önemli etkilerinin olduğunu göstermiştir. Çalışma alanında yürütülen SWOT analizi sonuçlarına göre Rulindo'nun organik çay üretimindeki en güçlü yönleri şunlardır: SORWATHE Çay Fabrikasının tüm küçük organik çay üreticilerinin ürünlerini satın almaya hazır olması ve ilçedeki çiftçi eğitim okulunun deneyimli ve uygulamaya yer veren uzmanlar ve çiftçiye rol model olabilecek köylüler tarafından haftada iki kez çiftçilere eğitim vermesidir. Çay yetiştiriciliğinin yaygınlaşmasını zorlaştıracak zayıf yönler ise sertifikasyon sürecindeki yüksek maliyet, bürokrasinin fazla olması ve üreticilerin fabrikaya düzenli bir şekilde ürün arz edememesidir. Ancak, çiftçilere uygun girdiler ve sürekli eğitim sağlanırsa, bu zayıf yönlerin güçlü yönlere ve fırsatlara dönüştürülebileceğini söylemek mümkündür. Bu çalışmanın sonuçları, çay sektöründe karar vericilere organik çay üretiminin yayılması için geliştirilecek politika önlemleri konusunda yardımcı olacaktır. İlçede yürütülen Umuganda, İhangari, çeşitli tarımsal etkinlikler ve çiftçi tarla okulu eğitimlerinde organik çay yetiştiriciliğinin benimsenmesini yaygınlaştırmaya yardımcı olacak temel mesajların verilmesi önerilmektedir.

There's is no doubt that Rwanda did well with its top-down industrial tea production systems at improving food production and food security. Because climate change is presenting a threat to the production of agricultural commodities in the same or more quantity for the increasing population in the country, more environment friendly agricultural production methods are needed. Organic tea production is one of these methods which will make contribution to farmers, producers, and the environment. The primary purpose of this study was to compare conventional and organic tea farmers in Rulindo district of Ruanda. The specific objectives were to determine and compare socioeconomic characteristics, information seeking behaviors, and to measure the perceptions of farmers toward organic tea production. The possibilities of diffusion of organic farming in the district were also investigated. The main material of the study was the information provided by administering a questionnaire to 156 tea farmers (106 conventional and 50 organic) based on Yamane' stratified sampling technique. Data analyses were completed following the objectives of the study. For this purpose, Chi-square test, Fisher's Exact test, and independent sample t test were used to achieve the first two objectives. The logistic regression model was used to achieve the third objective. A SWOT Analysis was applied to investigate the possibilities of diffusing organic tea farming in the research area which was the fourth objective of the study. The mean age of total farmers calculated as 48.9 years (SD= 14.2), and the average a distance from their residences to the tea plots was calculated as 0.85 Km (SD= 3.88). While organic farmers used manure to improve productivity, conventional farmers used chemical fertilizers, the yield and the income from tea were significantly (p<0.005) high from conventional tea farms compared to the organic tea farms. The independent sample test (p=0.002) results between organic and conventional tea farmers showed that, the conventional tea farmers on average received more information from tea collection centers (İhangari) more than the organic tea farmers. In addition, there was statistical evidence that organic tea farmers have more interactions with their extension agents more than conventional tea farmers. The binary logistic regression model showed that Age, experience, total operational land, frequency of discussing with neighbor farmers, frequency of meeting agro-dealers, frequency of participating in workshop (Amahugurwa) were significantly associated with predicting the perception towards organic tea farming. The SWOT analysis of organic tea farming in the study area showed that, the closer follow up approach by SORWATHE's agronomist on the new tea plots among other dimensions guarantees a farther diffusion of organic tea practices to other areas in the country, as for the nonpoint source pollutions due to lack enough management skills of the residents in the study area may put a barrier for the switch to organic tea farming to be hindered once the organic certificates gets cancelled by the organic certification bodies (CBs). Rulindo district's closeness to the capital city, where the purchasing power is far greater than any other region in the country is among the external factors that may lead to an increased diffusion of organic tea farming practices but the Biasness about soils by certification bodies and their complicated documentation process for each crop module is also another external factor that threatens the diffusion of organic tea farming practices in the study area. However, it is noteworthy to say that these weaknesses can be changed into strengths and an opportunities and again combining these strength and opportunity would increase the possibility for the diffusion of organic tea farming practices. The results of this study encourage the decision makers in the tea sector to use this study in advocating for more organic farming policy measures. It is recommended that key messages that would help to scale up the adoption of organic tea farming be done when farmers are in Umuganda, at İhangari, Agricultural shows and during the tea cooperatives' Farmer Field School trainings.