Publication:
Yusufefendizâde’nin Kırâat İlmi İcâzetnâme Geleneğindeki Yeri: Türkiye, Mısır, Malezya ve Endonezya Örnekleri

dc.contributor.authorAynur, Hatice Şahin
dc.date.accessioned2025-12-11T01:45:23Z
dc.date.issued2024
dc.departmentOndokuz Mayıs Üniversitesien_US
dc.department-tempOndokuz Mayıs Üniversitesien_US
dc.description.abstractBu makalede Osmanlı dönemi kırâat alimlerinden Yusufefendizâde’nin kırâat ilmi icâzetnâmelerindeki yeri ve önemi incelenecektir. Kırâat ilminde Osmanlı döneminin yetiştirdiği kırâat alimlerinden biri olan Yusufefendizâde, sadece kırâat ilminde değil hadis, tefsir, mantık, edebiyat ve şiir gibi farklı alanlarda da eser yazacak düzeyde ilim sahibi bir alimdir. Doğum yeri Amasya olan Yusufefendizâde’nin doğum tarihi 1085/1674 olarak verilmektedir. Yusufefendizâde Osmanlı Padişahlarından IV. Mehmet, II Süleyman, II. Ahmed, II. Mustafa, III. Ahmed ve I. Mahmud’un dönemlerinde yaşamıştır. Yusufefendizâde, eğitim hayatında başta ailesi olmak üzere çokça alimden ilim alabildiği bir ortamda yetişmiştir. Sadece kırâat alanında değil tefsir, fıkıh, hadis, hat gibi alanlarda da eğitimi olan Yusufefendizâde, farklı sahalarda farklı hocalardan istifade etmiştir. Kırâat ilmindeki hocaları arasında öncelikle babası Muhammed b. Yûsuf b. Abdirrahman vardır. Yusufefendizâde, üst düzey kırâat eğitimini ilk olarak babasından almıştır. Kırâat hocaları arasında Mısır Târiki’nin kurucusu ve Ali el-Mansûrî olarak meşhur olan Ali b. Süleymân b. Abdillâh el-Mansûrî el-Mısrî bulunmaktadır. Mısır Târiki’ne vukûfiyeti bu vesileyle olmuştur. Ayrıca Süleyman el-Fadıl b. Ahmed b. Mustafa b. Muhammed de kırâat hocaları arasında yer almaktadır. Osmanlı’da kırâat ilmi tedrisatında önemli yere sahip değerli bir alim olan Yusufefendizâde, bu geleneğin günümüze ulaşmasında da kilit isimlerden kabul edilmektedir. Bu meyanda Yusufefendizâde, Osmanlı döneminde kurulan iki târikten İstanbul Tarîki’ne mensup olmakla birlikte kendisi İstanbul Târiki’nin bir mesleği olan Îtilâf Mesleği’nin kurusucudur. Bu doğrultuda Yusufefendizâde, ülkemizde yer alan kırâat ilmi icâzetname geleneğinde isnatta yer alan önemli isimlerden birisi olmuştur. Yusufefendizâde’nin kırâat ilmindeki bu yetkinliği sadece ülkemizi değil diğer İslâm ülkelerini de etkilemiştir. Diğer bir ifadeyle Yusufefendizâde ülkemizdeki kırâat ilmi icâzetnâmelerinde yer aldığı gibi bazı İslâm ülkelerinin kırâat ilmi icâzetnâmelerinin senetlerinde de yer almaktadır. Mamafih bu makalenin amacı Yusufefendizâde’nin yer aldığı kırâat ilmi icâzetnâme isnâdlarının tespitidir. Yusufefendizâde’nin geçtiği icâzetnâme senetleri hem içerik hem de başlık açısından çeşitlilik göstermektedir. Dolayısıyla bu çalışmada sadece kırâât-ı seb‘a ve kırâât-ı aşere icâzetnameleri üzerinden Yusufefendizâde’ye yer ver verilmeyecek hem bir imamın tek rivayeti üzerinden hem de birden fazla imamın rivayetleri üzerinden ele alınacaktır. Bu meyanda makalede elde edilen bulguların en önemlisi Yusufefendizâde’nin kırâat ilmi icâzetnâme geleneğindeki birçok icâzetnamede yer almasıdır. Bu çalışmada nitel araştırma yöntemi doküman analizi kullanılacaktır. Ruhsat ve icâzet vermek, onaylamak gibi anlamlara gelen icâzet kelimesi kavram olarak daha ziyade “şehâdetnâme ve diploma” gibi manalara hamledilmektedir. İslâm tedrisat geleneğinde belirli müfredatın okutulması ve başarılı olunması halinde verilen icâzetnâmelerin ilk örnekleri yazılı olmaktan ziyade sözlüdür. Daha sonra yazılı forma dönüştürülmüştür. İcâzet, hadis, kırâat ve tefsir gibi İslâmî bilimlerin etkisinde Müslümanlar tarafından hicri üçüncü yüzyıl kadar erken bir tarihte geliştirilmiş Müslümanlara özgü bir gelenektir. İslâm kültüründe icâzet geleneği dördüncü yüzyıldan itibaren tüm Müslüman ülkelerde uygulanan bir eğitim prosedürü haline gelmiştir. Hatta zaman içerisinde Hıristiyan Avrupa’nın eğitiminde de etkili olmuş ve ilerleyen süreçlerde sertifika, diploma, derece gibi isim değişiklikleriyle varlığını korumuştur. Kırâat ilmi tedrisatı açısından icâzet, Hz. Peygamber (s.a.s.) tarafından tilavet olunan Kur’ân-ı Kerîm’in hem metin hem de fonetik açıdan değişmediğinin vurgusu mesabesindedir. Zira Kur’ân eğitimi, Hz. Peygamber’den (s.a.s.) itibaren yetkin ve icâzetli olan kârî ve mukrîden Kur’ân’ı dinlemek (sema) ve sonrasında ona dinletmek (arz) usulüyle devam etmiştir. Bu çerçevede kırâat terminolojisinde icâzet, “Kur’ân lafızlarının usûlüne uygun bir üslupla okunması açısından okuyucuda bulunması gereken niteliklerin mevcudiyetini belirten yazılı yeterlilik belgesi” şeklinde tanımlanabilir.en_US
dc.identifier.doi10.18498/amailad.1563668
dc.identifier.endpage244en_US
dc.identifier.issn2667-7326
dc.identifier.issn2667-6710
dc.identifier.issue23en_US
dc.identifier.startpage205en_US
dc.identifier.trdizinid1283654
dc.identifier.urihttps://doi.org/10.18498/amailad.1563668
dc.identifier.urihttps://search.trdizin.gov.tr/en/yayin/detay/1283654/yusufefendizadenin-kiraat-ilmi-icazetname-gelenegindeki-yeri-turkiye-misir-malezya-ve-endonezya-ornekleri
dc.identifier.urihttps://hdl.handle.net/20.500.12712/45970
dc.institutionauthorAynur, Hatice Şahin
dc.language.isotren_US
dc.relation.ispartofAmasya İlahiyat Dergisien_US
dc.relation.publicationcategoryMakale - Ulusal Hakemli Dergi - Kurum Öğretim Elemanıen_US
dc.rightsinfo:eu-repo/semantics/openAccessen_US
dc.titleYusufefendizâde’nin Kırâat İlmi İcâzetnâme Geleneğindeki Yeri: Türkiye, Mısır, Malezya ve Endonezya Örneklerien_US
dc.typeArticleen_US
dspace.entity.typePublication

Files