Plazma D-dimer düzeyleri ile koroner arter hastalığı ve yaygınlığı arasındaki ilişki

Tarih
2004Yazar
Demircan, SabriYazıcı, Mustafa
Zengin, Halit
Yüksel, Serkan
Zimmo, Alaa
Şahin, Mahmut
Sağkan, Olcay
Üst veri
Tüm öğe kaydını gösterÖzet
Amaç: Koroner arter hastalığı (KAH) ile fibrinolitik sistemin bir ürünü olan D-dimer arasındaki ilişki daha önce yapılan birçok çalışmada gösterilmiş ve artmış plazma D-dimer düzeylerinin sonradan olabilecek miyokart infarktüsü için bir risk faktörü olduğu öne sürülmüştür. Biz bu çalışmamızda plazma D-dimer düzeyleri ile KAH'nın yaygınlığı arasındaki ilişkiyi araştırdık. Gereç ve Yöntem: Çalışmaya anjiyografik KAH (19 stabil angina, 25 anstabil angina, 18 akut miyokart infaktüsü) saptanmış 62 hasta (43 erkek, 19 kadın) ve normal koroner anjiyografi saptanan 27 (19 erkek, 8 kadın) hasta alındı. Hastaların plazma D-dimer düzeyleri ELISA metodu ile belirlendi. Tüm KAH grubunda hastalığın yaygınlığını ortaya koymak amacıyla tutulan damar sayısı ve Gensini skorlama sistemi kullanıldı ve plazma D-dimer düzeyleri ile ilişkisi araştırıldı. Bulgular: KAH grubunda kontrol grubuyla karşılaştırıldığında plazma D-dimer düzeyleri açısından anlamlı fark saptanmadı (765.1303.8 ng/ml, 742.8319.9; p0.784). Yine KAH grubundaki stabil anjina, anstabil anjina ve miyokart infarktüslü hastalar arasında D-dimer düzeyi açısından farklılık yoktu (sırasıyla; 797.8306.3 ng/ml, 660.9292.4 ng/ml, 742.8319.9 ng/ml; p0.332). Aynı zamanda KAH grubunda yapılan korelasyon analizinde D-dimer düzeyi ile KAH yaygınlığının bir göstergesi olan Gensini skoru ve damar sayısı açısından ilişki saptanmadı. Sonuç: Çalışmamızın verileri sonucunda daha önce yapılan birçok çalışmanın aksine artmış plazma D-dimer düzeyinin KAH varlığının bir göstergesi olmadığı ve koroner aterosklerozun ciddiyeti ile ilişkili olmadığı sonucuna varıldı. D-dimer ve KAH ilişkisini ortaya çıkarmak için daha geniş çaplı çalışmalara ihtiyaç olduğu düşüncesindeyiz. Aim: The relationship between coronary artery disease (CAD) and D-dimer which is a product of fibrinolytic system had been shown in many studies. It was hypothesized that increased plasma D-dimer level is a risk factor for future myocardial infarction. In this study we investigated the relationship between plasma D-dimer level and severity of coronary artery disease. Material and Methods: Sixty two patients (43 male, 19 female) with coronary artery disease (19 stable angina pectoris, 25 unstable angina pectoris, 18 acute myocardial infarction) which is documented by angiography and 27 patients (19 male, 8 female) with normal coronary angiogram were enrolled to the study. D-dimer levels were determined by ELISA method. Number of affected vessels and Gensini scoring system, to indicate the severity of CAD were used and its relationship with D-dimer levels were investigated. Results: There was no significant difference in D-dimer levels between the CAD group and the control group (765.1±303.8 ng/ml, 742.8±319.9; p0.784). There was also no difference between the patients with stable angina, unstable angina and myocardial infarction concerning D-dimer levels (respectively; 797.8±306.3 ng/ml, 660.9±292.4 ng/ml, 742.8±319.9 ng/ml; p0.332). There was no correlation between the D-dimer levels and the number of affected vessels and Gensini scoring system in the CAD group. Conclusion: According to our results, increased D-dimer level is not an indicator of CAD and has no relation with the severity of atherosclerosis in contrast to many previous studies. We think that larger studies are needed to determine the relationship between D-dimer levels and CAD.
Kaynak
MN KardiyolojiCilt
11Sayı
5Bağlantı
https://app.trdizin.gov.tr/publication/paper/detail/TlRJMU5ERXg=https://hdl.handle.net/20.500.12712/7301