Ondokuz Mayıs Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Hastanesi çocuk endokrin polikliniğine başvuran ve tiroid nodulu saptanan hastaların demografik özellikleri klinik izlemleri, laboratuvar bulguları, radyolojik bulguları ve patalojik bulguların geriye dönük değerlendirilmesi
Künye
Türköz, A.K. (2021). Ondokuz Mayıs Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Hastanesi çocuk endokrin polikliniğine başvuran ve tiroid nodulu saptanan hastaların demografik özellikleri klinik izlemleri, laboratuvar bulguları, radyolojik bulguları ve patalojik bulguların geriye dönük değerlendirilmesi. (Tıpta uzmanlık tezi). Ondokuz Mayıs Üniversitesi, Samsun.Özet
Amaç: Bu çalışmada polikliniğimize başvuran çocukluk çağı tiroid nodülü tanılı
hastaların klinik, laboratuvar, görüntüleme bulguları geriye dönük araştırılarak,
hastalık profilinin belirlenmesi ve demografik özellikler ile prognoz arasındaki
ilişkinin tespit edilmesi amaçlanmıştır.
Gereç/Hastalar ve Yöntem: Polikliniğimize Ocak 2015-Aralık 2019 tarihleri
arasında başvuran ve tiroid nodülü tanısı alan olgular değerlendirmeye alındı.
Hastaların cinsiyet, tanı yaşı, başvuru nedeni, aile öyküsü, fizik muayene bulguları,
laboratuvar sonuçları, görüntüleme ve İİAB sonuçlarına ilişkin veriler kaydedildi.
Bulgular: Çalışma kapsamında 269 hasta (167 kız, 102 erkek) incelendi. Ortanca
tanı alma yaşı 12,6 yıl olarak belirlendi. Kız olgular çoğunlukla pubertal dönemde
tanı alırken, erkek olgular çoğunlukla prepubertal dönemde tanı almıştı. En sık
görülen klinik yakınma ciltte kuruluk (n=26, %29,2) olarak belirlendi. İnce iğne
aspirasyon biyopsisi yapılan olgularda en sık karşılaşılan patolojik durum papiller
tiroid karsinomu (n=16, %21,9) olarak belirlendi. Papiller tiroid kanseri olan
olgulardan 11’inin (%68,8) total tiroidektomi geçirdiği saptandı. Malignite açısından
cinsiyetler arasında istatistiksel olarak önemli bir fark belirlenemedi (p=0,673).
Pubertal dönemde malignite insidansının daha yüksek olduğu belirlendi (p=0,032).
Ailede nodül, guatr ve tiroid kanseri öyküsü olan ve olmayan olgular arasında
malignite açısından fark yoktu (p=0,590, p=0,159, p=0,962). Ele gelen nodül, guatr
ve lenfadenopati tespit edilen ve edilmeyen olgular arasında da malignite açısından
fark bulunmadı (p=0,068, p=0,057, p=0,358). Malign nodüllerin ortanca uzun
çaplarının ve tiroid hacim SDS değerlerinin benign nodüllere göre daha büyük
olduğu ancak aradaki bu farkın istatistiksel olarak önemli olmadığı tespit edildi
(p>0,05). Tiroid nodül uzun çapı 1cm’den büyük olan olgulardan 30’una (%81,1)
İİAB yapılırken, altısının (%16,2) tiroidektomi geçirdiği belirlendi.
Sonuç: Çocukluk çağı tiroid nodüllerine ilişkin özellikler bölgeler ve ülkeler
arasında çeşitlilik göstermektedir. Çalışmamız Orta Karadeniz Bölgesi’ndeki tiroid
nodüllü çocukların profillerini belirlemek amacıyla yapılan ilk ve en geniş örneklem
büyüklüğüne sahip çalışmadır. İleride yapılacak çok merkezli ve prospektif
çalışmalar ile çocukluk çağı tiroid nodüllerinin bölgesel profillerinin belirlenmesi,
erken tanı ve uygun tedavi stratejilerinin belirlenmesi açısından önemlidir. Objective: In this study, we aimed to determine the disease profile and relationship
between demographic features and prognosis by investigating the clinical, laboratory,
and imaging findings of patients with thyroid nodüle admitted to our out patient
clinic in chilhood retrospectively
Methods: Patients who admitted to our out patient clinic between January 2015 and
December 2019 and were diagnosed with thyroid nodules were evaluated. Data
regarding gender, age of diagnosis, reason for presentation, family history, physical
findings, laboratory results, imaging and FNAB results were recorded.
Results: 269 patients (167 females, 102 males) were examined with in the scope of
the study. The median age at diagnosis was 12.6 years. Female cases were mostly
diagnosed in the pubertal period, while male cases were mostly diagnosed in the
prepubertal period. The most common clinical complaint was determined as dryness
of the skin (n=26, 29.2%). The most common pathological condition in patients who
underwent fine needle aspiration biopsy was determined as papillary thyroid
carcinoma (n=16, 21.9%). It was found that 11 (68.8%) of the patients with papillary
thyroid cancer had undergone total thyroidectomy. There was no statistically
significant difference between gender in terms of malignancy (p=0.673). The
incidence of malignancy was higher in the pubertal period (p=0.032). There was no
statistically significant difference for malignancy between cases with and without a
family history of nodule, goiter, and thyroid cancer (p=0.590, p=0.159, p=0.962).
There was also no statistically significant difference respect to malignancy between
cases palpable nodüle, goiter and lymphadenopathy were detected (p=0.068,
p=0,057, p=0,358). It was determined that the median long diameters of malignant
nodüles and the thyroid volüme SDS values were greater than that of benign nodules,
but this difference was not statistically significant (p>0,05). While 30 (81.1%) of the
cases with a thyroid nodüle longer than 1cm underwent FNAB, it was found that six
(16.2%) underwent thyroidectomy.
Discussion and Conclusion: Characteristics of childhood thyroid nodules vary
between regions and countries. Our study is the first and largest sample size study
conducted to determine the profiles of children with thyroid nodules in the Middle
Black Sea Region of Turkey. Determining the regional profiles of childhood thyroid
nodules with multicenter and prospective studies in the future is important for
determining early diagnosis and appropriate treatment strategies.