Afganistan'da merkezi yönetimin idari ve politik sorunları
Citation
Shahriyar, E. (2021). Afganistan'da merkezi yönetimin idari ve politik sorunları. (Yüksek lisans tezi). Ondokuz Mayıs Üniversitesi, SamsunAbstract
Irk ve etnik temelli krizler, 1990'larda Sovyetler Birliği ve Yugoslavya'nın dağılmasından sonra uluslararası ilişkilerin odak noktası olan yeni konular arasında yer almıştır. Bu krizler, özellikle çok uluslu ve henüz devlet oluşturma sürecini geçirmemiş ülkeler üzerinde özel bir önem ve etkiye sahiptir. Bu ülkelerdeki etnik ve dini krizler iç savaş, güvensizlik ve siyasi istikrarsızlık ile sonuçlanmıştır. Afganistan’ın tarihine baktığımızda bir ulus devletin varlığı tartışılagelmiştir. Afganistan, tarihsel olarak merkezi üniter ve kısa ömürlü hükümetler ile yerel ve kabile liderleri tarafından yönetilmiştir. Güçlü bir merkezi hükümet iktidara gelince, o hükümet hızlı bir şekilde iktidardan uzaklaştırılmıştır. Ayrıca Afganistan halkı, güçlü merkezi hükümete karşı çıkmakta ve bu karşı çıkışlarını, hayatlarına müdahale eden hükümetlere karşı tekrarladıkları isyanlarla göstermektedirler. Kral Emanullah’ın (1923) ülkenin Batılılaşmasına yönelik çabaları ardından onu deviren darbe ve isyanlar bunu göstermektedir. Bu tarihsel eğilim ABD'nin Afganistan'ın merkezi hükümetini güçlendirmek için gösterdiği mevcut çabalar hakkında da soru işaretleri doğurmaktadır. Afganistan, etnik ve dini ayrımcılığa ve iç savaşa yol açan ırksal ve dinsel çeşitliliğe sahip bir ülkedir. Esasen Afganistan'daki ırksal ve dinsel çeşitlilik üzerinde tek tipleştirme çabaları, kaos ve istikrarsızlığın en önemli nedenlerinden biridir. Afganistan, bağımsızlığını ilan ettiği günden bu yana işgaller, iç savaşlar ve huzursuzluklar içinde yaşamış ve yaşamaya da devam eden bir ülkedir. Birçok çabaya rağmen ülkede istikrar sağlanamamış ve ülke birçok problemin tam ortasında kalmıştır. Gerek devam eden terör olayları, gerek iç savaşlar, gerekse büyük devletlerin Afganistan üzerinden uygulamaya çalıştığı stratejiler, ülkeyi bugünkü durumuna getirmiştir. Afganistan’da huzurun ve refahın sağlanması içinden çıkılamaz bir hal almıştır. Afganistan tarihsel süreç içerisinde farklı yönetim şekilleri ile yönetilmiştir. iii İnsanlarda millet olma bilincinin gelişmemiş olması, etnik yaşamın getirdiği feodal anlayışın egemen olması ve sosyal yapının çeşitlilik göstermesi gibi nedenlerden dolayı ülkenin güçlü ve kapsamlı (Afganistan'da yaşayan tüm etnik gruplar için kabul edilebilir) bir hükümete sahip olamadığı görülmektedir. Bu çalışmada, Afganistan'daki farklı etnik grupların ülkenin politika ve yönetişimi üzerindeki etkileri incelenmiştir. Dini, etnik ve dilsel çeşitliliğin bu ülkedeki siyasi istikrarsızlık ve kaosun önemli bir parçası olduğu gösterilmiştir. Bu sebeple, Afganistan'daki çeşitli etnik grupların gözardı edilip bastırarak hükümet oluşturulması mevcut krizleri çözmekten ziyade ülkedeki çatışmalara yol açtığı gösterilmiştir. Bu nedenle, Afganistan'da istikrarlı bir hükümet kurmak için etnik, dini ve dilsel çeşitliliğin kabul edilmesi ve etnik, dini ve dilsel grupların faaliyetleri için doğru politik ortamın oluşturulmasını gerekmektedir. Race and ethnic crises are among the new topics that were the focus of international relations in the 1990s after the collapse of the Soviet Union and Yugoslavia. These issues have a special importance and impact especially on multinational countries that have not yet undergone the state formation process. Ethnic and religious crises in these countries have resulted in civil war, insecurity, and political instability. When we look at the history of Afghanistan, it is discussable whether Afghanistan has an acceptable nation-state or not. Afghanistan has historically been ruled by local and tribal leaders, with brief attempts at a strong central government. Whenever a strong central government came to power, that government was quickly removed from power. In addition, the people of Afghanistan resent the powerful central government and demonstrate this with their recurring rebellion after any bold government intervention in their lives. King Emanullah's (1923) tremendous attempts to westernize the country and the subsequent coup that overthrew it illustrate this. This historical tendency uplift questions about the current US efforts to strengthen Afghanistan's central government. Afghanistan is a country with ethnic and religious diversity that leads to ethnic and religious discrimination and civil war. In fact, ethnic and religious diversity in Afghanistan is one of the major causes of chaos and instability. Afghanistan has been and continues to live in occupations, civil wars and unrest since its independence. Despite the efforts, stability in the country has not been achieved and the country is among of many problems. Both the ongoing terrorist events, civil wars and the strategies that the big states are trying to implement through Afghanistan have brought the country to this current circumstance. So, providing peace and prosperity in Afghanistan has become an indecipherable and problematic status. v Afghanistan has been governed by different government models during its political history. It seems that the country does not have a strong and comprehensive (acceptable to all ethnic groups living in Afghanistan) government due to the lack of awareness of people as being “nation”, the prevalence of the feudal mentality which was brought by the ethnic life and the diversity of the social structure. This study examines the different ethnic groups in Afghanistan and their impacts on the country's policies and governance. Religious, ethnic and linguistic diversity have been shown to be important parts of the political instability and chaos in this country. That is why, it has been shown that the creation of a national government by ignoring and suppressing the various ethnic groups in Afghanistan did not lead to a crisis resolution, but rather resulted in the rise of conflict in Afghanistan. Therefore, establishment of a stable government in Afghanistan requires the acceptance of its ethnic, religious and linguistic diversity, and establishment of the rightful political environment for the activities of ethnic, religious and linguistic groups.