Çocuk displase suprakondiler humerus kırıklarında tedavi sonuçlarımız / Mustafa Kangal ; Danışman Birol Gülman
Özet
Suprakondiler humerus kırıkları, çocuklarda çok sık görüldüğü ve sonucunda ciddi komplikasyonlar oluşabildiği için için titizlikle takip ve tedavi edilmeleri gereken kırıklardır. Bu kırıkların takip ve tedavisinde temel amaç; gelişebilecek komlikasyonları engelleyip dirsek hareketlerinin tam olarak kazanılması ve kozmetik olarak normal bir dirsek görünümünün elde edilmesidir. Diplase (Gartland tip 3) suprakondiler humerus kırıklarının tedavisinde birçok yöntem uygulanmaktadır ve tedavi yöntemleri üzerinde henüz bir görüş birliğine varılamamıştır. Çalışmamızda; Ocak 1990 ile Haziran 2006 tarihleri arasında Ondokuz Mayıs Üniversitesi Tıp Fakültesi Ortopedi ve Travmatoloji Kliniği'nde yatırılarak tedavi edilen 142 diplase suprakondiler humerus kırıklı çocuk olgu retrospektif olarak incelendi. Son kontrolleri yapılan 54 olgunun tedavi sonuçları değerlendirildi. 142 hastanın 106'sı (%74,64) erkek hasta ve 36'sı (%25,35) kız hasta idi. 86 hastanın (%60,5) sol tarafında ve 56 hastanın (%39,5) sağ tarafında kırık mevcuttu. Hastaların kırık tiplerine bakıldığında; 134 hastada Gartland tip 3 ekstansiyon tipi kırık, 8 hastada ise Gartland tip 3 fleksiyon tipi kırık görüldü. Kırıklar en çok yaz mevsimi Ağustos ayında görüldü ve en sık kırık nedeni zeminde düşmeydi. Erkeklerde 5-9 yaş grubunda, kızlarda 2-7 yaş grubunda daha çok kırık olduğu ve kızlarda 7 yaşından sonra kırıkların azaldığı görüldü. Son radyolojik ve klinik kontrolleri yapılarak tedavi sonuçları değerlendirilen 54 hastanın yaş ortalaması 7,06 yaş ve ortalama takip süreleri 62 aydı. Bu 54 hastanın tedavisinde; 43 hastaya açık redüksiyon + çapraz KT ile internal fiksasyon ve 11 hastaya kapalı redüksiyon + çapraz KT ile perkütan çivileme uygulanmıştı. Flynn kriterlerine göre; Açık redüksiyon yapılan hastlarda %95,4 başarılı kozmetik sonuç, %97,7 başarılı fonksiyonel sonuç görülürken, kapalı redüksiyon perkütan çivileme yapılan hastalarda %100 başarılı kozmetik ve fonksiyonel sonuç görüldü. Hareket genişliği kaybı ve taşıma açısı değişikliği yönünden iki yöntem arasında anlamlı fark görülmedi. Kırık oluştuktan sonraki 1-3. gün içinde elektif şartlarda opere edilen hastaların sonuçlarından daha iyi olduğu görüldü. Sonuç olarak; suprakondiler humerus kırıklı çocuk hastalarda ödem fazla değilse, nörovasküler yaralanma yoksa, açık kırık değilse ve kolay redükte olabiliyorsa nazikçe kapalı redüksiyon perkütan çivileme denenebilir. Fazla ödemi olan, nörovasküler yaralanması olan olgularda, açık kırıklarda ve kapalı olarak kolay redükte olmayan kırıklarda açık redüksiyon internal fiksasyon uygun bir tedavi yöntemidir. Ayrıca nörovasküler patolojisi olmayan diplase suprakondiler humerus kırıklı bir hastayı, acil şartlarda plansız ameliyat etmek yerine mümkün olan en kısa zamanda elektif şartlarda opere etmenin daha uygun bir yaklaşım olduğu kanaatine vardık.