Kronik HCV infeksiyonlu hastalarda otoimmun serolojik göstergelerin ve doku antijenlerinin araştırılması / Ayla Yenigün.
Özet
Hepatit C virusu (HCV), %80 oranında kronikleşen sonrasında sıklıkla siroz ve hepatosellüler karsinoma (HCC)'nın geliştiği bir infeksiyona neden olmaktadır. Tüm dünyada 170 milyon kişinin HCV ile infekte olduğu bilinmektedir. Ülkemizde anti HCV pozitifliği %1 civarında olmasına rağmen kronik hepatit ve karaciğer sirozu vakalarını %25'nde HCV etkendir. HCV sıklıkla mikst kriyoglobulinemi, Sjögren sendromu, otoimmun hepatit , glomerülonefrit gibi immun kompleks hastalıklarına neden olur. Bazı vakalarda HCV infeksiyonu ve otoimmun hepatit ( OİH) örtüşmesi tedavi açısından sorun yaratmaktadır. Bu nedenle iki klinik antitenin ayrımının iyi yapılması gerekmektedir. Ayrıca tanıda serumda anti-nükleer antikor (ANA) , düz kas antikoru (ASMA), karaciğer / böbrek mikrozomal antikor (anti-LKM) gibi otoantikorlar , gamaglobulin düzeyi ve aminotransferaz düzeyleri gibi parametreler önem taşır. HCV infeksiyonun persistansının patogenezi henüz açıklığa kavuşmamıştır. Kronikleşmenin patogenezinde Th lenfositlerinin öneminden yola çıkılarak özellikle HLA classII antijenlerinin araştırılmasına gidilmiştir. Çünkü Th lenfositleri ancak uygun HLA classII molekülleri ile sunulan antijenleri tanır ve immun sistemi harekete geçirirler. Bu bilgilerden yola çıkarak kronik HCV infeksiyonlu hastalarda otoimmun serolojik göstergeleri ve HLA classII antijenlerini araştırmayı amaçladık. Çalışma grubumuzu 60 kronik HCV infeksiyonu tanısı almış hasta ve 51 sağlıklı kontrol oluşturdu. Bu hastalarda ANA, ASMA, ds-DNA,anti-LKM, anti-mitokondriyal antikor (AMA), anti-paryetal antikor (APA) , anti-nötrofil sitoplazmik antikor (ANCA), anti-tiroglobulin antikor (ATA) , tiroid mikrozomal antikor (TMA) , romatoid faktör (RF) otoantikorlarını ,IgG ve IgM düzeylerini , HLA classII antijenlerini araştırdık. Çalışmamızdan elde ettiğimiz sonuçlara göre; kronik HCV infeksiyonunda kontrol grubuna göre otoimmun serolojik göstergeler yüksek oranda bulunmaktadır. En az bir otoantikor pozitifliği , ANA, ANCA ve RF pozitifliği yüksek olarak saptadık ( sırasıyla ; %56.7, p<0.001; %41.7, p<0.05; %15, p<0.05, %48.3, p<0.001). ANA pozitifliği düşük titrelerde idi(ortalama 1:80). Diğer otoantikorlarda analamlı bir farklılık saptamadık. Kronik HCV infeksiyonlu kişilerde ortalama %15 oranında hipergamaglobulinemi de mevcuttu. Kronik HCV infeksiyonlu grubumuzda aminotransferaz nseviyeleri ile otoantikor pozitifliği ve otoantikorların yaşa göre dağılımı açısından bir fark saptayamadık. Bu grup içinde otoantikor pozitif ve negatif kişiler cinsiyet açısından bir fark göstermiyordu. DRB1*11 antijenini kontrol grubumuzda kronik HCV grubumuza göre anlamlı olarak yüksek bulduk ( p=0.008). Bu antijenin kronik HCV infeksiyonuna karşı koruyucu rol oynayabileceğini düşündük. Kronik HCV inferksiyonlu hastalarda DRB1*04 antijenini otoantikor pozitif grupta otoantikor negatif gruba göre daha yüksek olarak saptadık(p<0.05). Bu sonuç bize DRB1*04 antijeninin otoimmunite açısından risk oluşturabileceğini düşündürdü.